2008-03-16

Adaletmi? Vesayetmi? Siyasetmi?

William Howard Taft birilerin zorlamasi sonucu Amerikanin 27. Baskani (1909-13) olmustu. Taft omur boyu Yuksek Mahkeme uyesi olmayi hayal etmisti ama kaderi onu hukuktan ayirip once Bolge Valisi sonra Savunma Bakani ve en nihayet ABD Baskani yapmisti.

Israrlara ragmen ikinci donem baskanlik icin aday olmayi reddetmis ve hukuka geri donmustu. Daha sonraki baskanlardan Harding tarafindan Yuksek Mahkeme Baskanligina ataninca tum hayalleri gercek olmustu.

Taft icin en buyuk onur olan "adalete hizmet" ABD baskanligindan daha onemliydi ve "I don't remember that I ever was President" diyerek tarihteki yerini almisti.
***

Bir fabrikada iscilere kepceyle yemek dagitan ascibasininda, ogrencilerine adil not veren ogretmeninde, cocuklarina esit sevgi dagitan bir anneninde omuzlarinda tasidigi bu adalet duygusu bunu hukukculuk meslegi olarak yapanlara gelince birdenbire soru isaretlerine burunuyor, bu nedenle bu meslege guven ise toplum tarafindan en alt siralara yerlestiriliyor.

Neden?

Cunku, halihazirdaki rejim, "adalet duygusu yuksek" hukukculardan ziyade "devlet"e hizmet edecek, onun ajandasini nakledecek memurlara ihtiyac duyuyor, meslegini universal dogrulara gore yapmak isteyenlere ise Ferhat Sarikaya'nin akibetini layik goruyor.
Liseyi bitirene kadar uyduruk tarih, duzmece bilgiler ve sisirilmis toplum muhendisligi degerleriyle yetisen genclerin cogunun hukuk fakultelerine adim attiklari gun adaletten anladiklari ile universal adalet anlayisinin arasindaki fark cok buyuk. Fakulteler ise "sisteme" hukucu yetistime programi ile duzenlendigi icin bu duyguyu yeterince veremiyor, mezuniyetten sonrada cogu zaman devletin disli carklari arasinda ogutuluyorlar.
Meslegi adalet dagitmak olan kimselerin caresizligi ve zaman zaman hassasiyetsizligi toplumun tum katmanlarinada yansiyor ve adalet istemeyi bile bilmeyen bir toplum haline geliyoruz.
***
Malum, Anglo-Sakson kulturlerinde, ozellikle Ingiltere, ABD, Kanada gibi ulkelerde juri sistemi vardir. Filimlerden, TV lerden izledigimiz bu sistemde kasaba halkinin icinden rastgele secilen 12 kisi adi suclardan siyasi suclara, askeri davalardan tazminat davalarina kadar her turlu davalarda saniklarin suclu yada sucsuz olduguna karar verir. Bu karari verirken kisisel dusuncelerini, kendi siyasi bakis acisini, sanigi canavar gibi sunan medya etkilerini bir kenara birakir ve sadece hukuki gerceklere bakar.
Kisacasi adaleti herseyin ustunde tutar.
Sokaktaki tezgahtarindan en buyuk sirketlerin patronlarina kadar herkesin ayni esit sandalyeye oturdugu jurilerdeki bu uygulama en kucuk dag kasabasindada milyonlarca kisinin yasadigi Manhattan'dada farksiz sekilde uygulanir. Cikan karardan hic kimsenin kuskusuda olmaz. Ve bu toplumlarda adalet kurumuna olan guvenin diger tum kurumlarin ustunde olmasi tesadufi degildir... ana neden; egitim, sosyo ekonomik, kulturel seviyesi ne olursa olsun bireylerin sahip oldugu yuksek adalet duygusunu hazmetmis olmasidir.
***
Hani olaki bu juri sistemini Turkiye'ye adapte edelim diyelim.
Zannediyormusunuzki bir sanik icimizden cikan 12 kisi tarafindan adil yargilansin? Hele hele siyasi veya devlet tarafindan "hain"likle suclanan birisi...
Mumkun degil.

Cunku,

Toplumsal adalet duygumuz nesillerdir vesayet altina alinmis, iradesiyle karar veren vatandaslar olmak yerine "devletin kestigi parmak acimaz" davranisiyla kaderine razi olan yiginlar haline donusmusuz.
Bunu rayina oturtmak yine nesillerce iyilestirmeyle mumkun.

Fakat Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya gibi kimselerin liderligini yaptigi sistemde bunu baslatmak bile imkansiz gibi gorunuyor.

Yazik.

2008-03-12

Turkiye Kooperatifi'ne hos geldiniz!


Bir insaat muhendisi tutup "valla, hesaplarim ve kurallar bu binada su kadar cimento, bu kadar demir kullanacaksin derse itibar etmem... benim icin onemli olan muteahhitlik sirketi, o ne isterse o kadar kullanirim" dese o muhendisin ya aklindan suphe ederiz yada sikayet edecek bir yer arariz degilmi.

Peki ya bir hukukcu "Benim ülkem söz konusu olduğunda hukuk mukuk dinlemem", "Önce devlet gelir" derse ne dersiniz?
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı'nın (TESEV) yargıyı ele aldığı, 51 hâkim ve savcıyla yüz yüze mülakat yoluyla yaptığı 'Yargıda Algı ve Zihniyet Kalıpları' başlıklı araştırmada, Yargi mensuplari kendi gorevinin hukuku korumak degil devleti korumak oldugunu soyluyor.

Mulakat raporundaki yargi mensuplarindan bazi inciler söyle;



32 hâkim ve savcıya göre adalet, yurttaş, toplumsal barış, devlet, demokrasi gibi kavramlar yargılama sırasında karşı karşıya gelebilir.
26'sına göre insan hakları devlet açısından tehdit oluşturabilir.
19'una göre devlete karşı işlenmiş suçlarla devlet görevlileri tarafından işlenmiş suçlara karşı yaklaşımda farklılık var. 14'ü bunun böyle olması gerektiğini savunuyor. 27'si karar verirken temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmaları göz önüne almıyor. 33'ü AİHM'nin Türkiye hakkında verdiği kararları basından izliyor.
25'i AİHM kararlarından dolayı yargılamanın yenilenmesini olumsuz buluyor.
32'sine göre İHM kararları Türkiye'ye karşı önyargılı.
Sekizi 301. maddenin kaldırılmasını, 13'ü kalmasını istiyor.
30'una göre AB uyum yasaları çerçevesindeki düzenlemeler insan hakları gelişimi açısından olumlu. 13''ü yenilikleri ülke koşullarına uygun bulmuyor.
17'sine göre AB sürecinde milli değerler korunmalı.

Benim ülkem söz konusu olduğunda hukuk mukuk dinlemem.
Devletim olmadıktan sonra bireysel özgürlüğüm işe yaramaz.
Devletin nesini koruyacaksınız? Devletten önce yurttaşı koruyun.
Biz biraz Yargıtay'cıyız.
(Milletlerarası anlaşmalar) Valla bu sistemimize müdahaledir yani.
(AİHM kararları) Çok çirkin buluyorum. Eğer beğenilmeyecek bir yargı kuralı ihlali varsa biz değiştirelim, AİHM talimat vermesin.
(Failin kimliği) Bavul ticareti için ülkemizde bulunan yabancı bir kadına tecavüz edilmişti. Heyetteki üyelerden biri 'Ne yapalım, onlar da bizim kadınlarımıza Kosova'da tecavüz ettiler' demişti. Çok şaşırmıştım.
(Devlet görevlisi sanığa anlayışlı davranma) Öyle bir eğilim var. Biz vatan millet sakarya diye yetiştirilmişiz. Halbuki bireyin merkez olduğu bir toplum daha müreffeh olur.

***

Nedir bu "devlet" de herseye ragmen bu kadar koruyoruz.

Anlamak icin basit bir analoji yapalim...

Diyelimki 893 kisi bir araya gelip bir yapi kooperatifi kuralim dediniz. Bu 893 kisi herseyi yurutemeyecegi icin bir Genel Kurul (meclis/yasama) olusturup kurallari koyar. Sonra bu kurallara gore isleri yurutecek bir Yonetim Kurulu secilir (yurutme/hukumet). Daha sonra; birde Denetleme Kurulu (yargi) olustururuz ki bu da yurutmeyi ve uyeleri sizin adiniza denetler.

...ve bu Denetleme Kurulu uyeleri tutup "yok kardes, kooperatif yonetimi cikarlari sozkonusu oldugunda uyelerin haklari, kural, yonetmelik filan dinlemem" diyor. Onlara gore kooperatif "kutsal" ve halihazirdaki kurallarin degistirilmesi, iyilestirilmesi, seffaflastirilmasini teklif edenler "hain".
Hani bununla bitse iyi. Birde kooperatifin bekcisi var ve bu kardesimizde hic kimseye hesap vermiyor... fakat onun maasini siz verip lojmanina kadar masraflarini karsiliyorsunuz.

Ne guzel duzen degilmi?

...

Turkiye Kooperatifine hos geldiniz!