11 Eylülde uçaklardan birinin çarptığı Pentagon’dan sadece 2 Km ötede bir işyerinde çalışıyordum. Olaydan bir iki hafta sonra çok samimi zannettiğim bir iş arkadaşıma sigara molasında “valla bunun sebebinin birazını da Amerikan dış politikasında aramak lazım” demiştim. Bir hafta sonra büyük patronun tarifi ile “yıldızı yükselen menajer” olmama rağmen işime gerekçesiz (bunlari söylediğim için) son verilmişti.
Yıllar sonra karşılaştığım patronum "Charlie Wilson un Savaşı” filmini daha önce seyretmiş olsaydım hala bizim firmamızda, belkide tepesinde biryerlerde olurdun… üzgünüm” demişti.
Haklıydı.
Türkiyede gösterildimi bilmem ama modern dünya tarihinin akışını değiştiren olaylar bu filmde tüm çıplaklığı ile gösteriliyordu. ABD nin diğer ülkelerde yaptiklarının sonuçları olduğunu anlaması da bu gerçek hayat filminde anlatılıyordu.
NEYİ ANLADI ABD?
1970 lerin sonlarına doğru gidelim…
Soğuk savaş tüm gücü ile her coğrafyada kendini hissettiriyor. Türkiyede MGK da hazırda bekleyen generaller, İranda Şah, Pakistanda Amerikan desteği ile darbe yapan general Ziya Ül Hak. Incirlik, Almanya ve Okinawa daki Amerikan üsleri durmaksızın Sovyet hava sahasinda ajan uçuşları yapıyor. Tüm bu coğrafyanın tam ortasında soğuk savaşın taraflarının bir türlü dikiş tutturamadığı ve en gizli projelerin döndüğü Sovyet Baykonur üssünün dibindeki Afganistan.
Nihayet 1970 lerin başlarında ABD gizlice U2 uçaklarının inebileceği havaalanları planını göze alıp gizlice inşaa etmeye başlıyor.
SSCB için kırmızı çizgi olan bu inşaat fazla gecikmeden, 1979 da Afganistanı işgal etmesine sebep oluyor. Ne yeni bir Viet-Nam’ı nede SSCB ile doğrudan savaşı göze alamayan Amerika olan bitene neredeyse seyirci kalıyor.
SARHOŞ, HOVARDA VE SİLİK BIR ŞAHSİYET OLAN TEXAS MİLLETVEKİLİ CHARLIE WILSON HARİÇ.
1960 lardan beri tarlayı, çiftçiliği, ticareti unutup sürekli savaşan Afganlar bir kere daha silahlarını ellerine alıyorlardı. Fakat bu sefer, islam dünyasında dinsizler manasına gelen komunizmden müslüman bir ülkeyi kurtarmak isteyen yabancılarda Afganların yanında mücadeleye katılıyorlardı. Bu yabancılara Mücahitler deniliyordu.
Eli kolu bağlı olan Amerikalılar gizli operasyonlar ve aracılar aracılığı ile dünyanın her yerinden Mücahitlerin Afganistana akmasını sağlıyorlardı. Elinde şampanya bardağı ile haberleri izlemekten başka birşey yapamayan Charlie Wilson Sovyet helikopterlerinin Mücahitlere yaptığı hasarı gördügünde “bunlarda Stinger füzesi olsa herşey değişir” diyordu.
Işte bu fikir dünyayı değiştirmenin başlangıcı idi.
Ertesi gün CIA in kapısına dayanan Charlie yalvara yalvara bu füzeleri aracılar vasıtası ile nihayet Afganistana gönderebilmişti. Birden koca Sovyet Hava Kuvvetleri çaresiz kalmış, tek uçak kaldırmaya bile cesaret edemez olmuşlardı.
Hava üstünlüğü giden Sovyetlerin o dağlık ülkede Afgan ve Mücahitlerle başetmesi imkansızdı.
Onca masraf ve insan kaynaklarına rağmen SSCB sadece on sene dayandı ve 1989 da Afganistanı terketti. Ardından SSCB iflas etti ve dağıldı.
Ertesi gün o savaşa milyarlarca dolar akıtan Amerika da Afganistanı terketti.
Charlie Wilson “terketmeyin, bir kaç milyon daha harcayın yol, okul yapın, tarım öğretin” diye ABD Senatosuna aylarca yalvardı ama olumlu cevap alamadı.
BU BİR KAÇ MİLYONU HARCAMAK İSTEMEYENLER BİR KAÇ YIL SONRA NEW YORK DAKİ İKİZ KULELER OLAYI İLE BAŞLAYAN TRİLYONLARCA DOLARLIK MASRAFLARA SEBEP OLACAKTI.
Az degil, otuz küsur senedir ABD nin darbeleri, planları, hesapları nedeniyle huzur görmeyen ve fakirlikten kıvranan Afganlar terkedilmiş ve “kullanılmış” hissettiler. Üstelik on binlerle ifade edilecek yabancı Mücahitlerde ortada kalmıştı.
Önce savaşın lideri olan Molla Ömer malum Taliban örgütünü kurup ülkede iktidari ele geçirdi.
Sonra…
Amaçsız, aylak aylak gezen Mücahitler örgütlenerek El Kayda yı kurdular.
Gerisi malum.
***
11 Eylül 2001 sabahı bir ilk okulda öğrencilere konuşan George Bush un kulağına birinin gelip birşeyler fısıldadığı anı hatırlarmısınız? O yüz ifadesi aslında tüm Amerikanın yüz ifadesiydi.
Nerden gelmişti bu adamlar?
Niye yapmışlardı bunu?
Biz ne yaptıkki onlara?
EVET… BİZ NE YAPTIKKİ ONLARA?
İşte Amerikalıların çoğu hala bu sorunun cevabıni bulabilmiş değil. Bırakın onu, Bush hükümeti bile anlayana kadar seneler gececekti.
Oysa cevap basit fakat derindeydi.
Amerika nesillerdir başta müslüman ülkeler olmak üzere o ülkelerdeki krallara, sultanlara, generallere, diktatörlere, babadan-oğula geçen cumhuriyetimsi despotlara yardım edip o ülke halkının ezilmesini, fakirlesmesini eziyet çekmesini sağlıyordu. Işte Iran Şahı, Mısır Sedat ve Mübarek’i, Saddam, Suudiler, Esad ailesi, Ziya Ül Hak gibileri, Pinochet, Ferdinand Markos ve general cenneti Türkiye.
Hükümetin bu gerçeği anlaması, daha doğrusu kabullenmesi bir kaç yıl aldı ama sonuçta dank etti. Içine düştükleri bu bela tahmin edilenden çok çok daha büyüktü. Cünkü sadece müslümanlar değil, Filipinler, Burma, Güney Amerika ülkeleri, Afrika ülkeleri gibi halklarının tamamı aynı yanlış hesabın sonuçlarıyla kıvranıyordu.
Buna son verilmeliydi.
Krallar, diktatörler, generallere destek verilmesi politikalarina son verilmeliydi. Halkın. azınlıklarin, insan haklarının, demokrasinin yesereceği yeni projeler üretilmeliydi.
Bu politikadan bizim generaller de nasibini aldı… Amerikan desteği kuş olup uçtu. Yerine gelen projeyi duyunca bazı generallerimiz Çin-Iran-Rusya ittifaklarından bahseder olmuşlardı.
NEYDİ BU PROJENİN ANA PRENSİPLERİ?
1- Demokrasi kimseyi dışlamayacak haktır. Her politik toplumsal grup kendini özgür, adil ve şeffaf kuruluşlar vasıtasıyla yönetir.
2- Demokrasi her ülkede o ülkenin gerçekleri doğrultusunda fonksiyoneldir. Demokrasinin evrensel olmasındakı ana sebep farklılıkların her toplumda kendine özgü biçimde şekillenmesinin sağlanması ile olur.
3- Amerikanın temel değerleri demokrasiyi desteklemesini gerektirir. Fakat Amerikanın Ortadoğu politikası çoğu zaman çıkarlar için bu değerlerin feda edilmesine neden olmuştur. Amerika sürekli ve istikrarlı biçimde dünya demokrasilerini desteklemelidir.
4- Ortadoğuda demokrasiyi desteklemek Amerikanın uzun vadeli çıkarları için faydalıdır. Mevcut statüko dahilindeki bu diktatorleri desteklemek uzun vadede Amerikanın güvenliği ve çıkarları için risk tasır. Buna karşin, samimi bir sekilde demokrasiyi teşvik etmek ilk anda riskli görünse dahi, özgür ve şeffaf uygulamalar sonuçta şiddet eğilimlerini azaltacaktır.
5- Amerika, Ortadoğudaki demokrasi isteğine tarafsız kalamaz. Amerikanın Ortadoğu ülkelerine her yıl yaptığı milyarlarca dolarlık ekonomik ve askeri yardımlar ABD nin o bölgeye ilgisinin göstergesidir ve bu durumda tarafsız ve ilgisizmiş gibi davranmasını engeller. ABD politik reformlarının sonuçlarını ve davranışlarını dikkatlice gözden geçirmelidir.
6- ABD Ortadoğunun demokratikleşmesi için büyük potansiyele sahiptir. Amerikanın bölgedeki diktatörlere tolere etmesi demokrasiye inancının samimiyetinin sorgulanmasına sebep oluyor. Istikrarlı bir şekilde demokrasiyi desteklemesi bu kötü şöhretinin tamirine sebep olacaktır.
7- Amerika demokrasinin sonuçlarına razı olmalıdır. Kısa dönemde özgür seçimler ABD nin çıkarlarına uymayan bazı hükümetlerin işbaşına gelmesi ile sonuçlanabilir. Her nasıl olursa olsun Amerika bu sonuca saygı göstermelidir. Uzun vadedeki demokratik getiriler ve inanırlık kısa vadedeki hasarları fazlasıyla kapatacaktır.
8- Demokrasi zorla empoze edilemez. Demokrasinin tanıtılması ve hayata geçirilmesi sadece diyalog ve diplomasi gibi barısçıl yöntemlerle olur. ABD bu süreci destekler ve yardım edebilir ama Ortadoğuda demokrasinin yesermesi sadece o ülkelerin kendi iç dinamikleri ile kurulabilir.
PEKİ NEDİR BU PROJENİN İSMİ?
Türkiyede milliyetçi ve muhafazakar kimselerin bize öcü olarak tanıttıkları ve bir Think-Tank tarafından promote edilen BOP yada Büyük Ortdoğu Projesi denilen proje.
Amerikan desteğini kaybeden generallerin, diktatörlerin korkacağı kadar var değilmi?
Haaa. Bir de o meşhur harita var öyle ya!
O harita ortalığı karıştırmak için Ahmet Kaya nin konserine “harita” yaratan bizim Ertuğrul Özkök benzeri bir gazetecinin icadıdır.
2010-10-10
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ NEDİR?
Yorumlar icin ... tıklayın 10.10.10
2010-10-09
YENi ANAYASADA DiN
Cemevleri ve Aleviler konusunda devletin ve Anayasanın duruşu nedir?
Hiç.
Doğrusuda budur.
Tanıyormu?
Hayır.
Yasaklıyormu?
Hayır.
Mali yardımda bulunuyormu?
Hayır.
Bağış yapılmasını yasaklıyormu?
Hayır.
Onların inancı memuriyetine engelmi?
Hayır.
Memuriyete girişte özel bir muameleye tabilermi?
Hayır.
Hazineden din adamı temin ediyormu?
Hayır.
Bütçeden Hac, Umre, Kerbela vs propagandasına para ayırıyormu?
Hayır.
Okullarda öğretiliyormu?
Hayır.
vs... vs.
Laik yada seküler devlet dediğin böyle durur.
Inancına sahip çıkan Aleviler yüzlerce senedir bu şartlar altında varlığını sürdürüyorsa, diğer din ve mezhepten olanlarda sürdürebilir.
Yorumlar icin ... tıklayın 9.10.10
2010-09-14
MESLEGi : DiN
Florida'da Kuran yakmak isteyen Papaz haberlerini dinleyenler "bu adam kafayi yemis" gibi bir izlenim ediniyor.
Alakasi yok.
Evangelist Teolog/Papaz Terry Jones sadece kotu bir ticaret erbabi.
Nasilmi?
Katoliklerin bagli oldugu Papa/Vatikan gibi bir merkezi olmayan Evangelistler Hiristiyan dininin Protestanlar koluna ait bir alt grubu olustururlar. Evangelist Kiliselerde dahil ABD de tum kiliseler, dini kuruluslar devlet yardim alamazlar, genellikle bagis ve uye yardimi ile varliklarini surdururler.
Bir baska deyisle, ne kadar cok uyen varsa o kadar cok yardim ve bagis alirsin.
Papazlar bu bagislardan gelen parayla bina masraflari dahil diger masraflarini karsilarlar... ve elbetteki kendi maaslarida bu kaynaktan saglanir.
50 kisilik bir kilise... hele hele 250.000 nufuslu bir sehirde bu rakam oldukca ufak bir rakamdir. Ustelik bu 50 kisi duzenli olarak gidip gelmez, duzenli odeme yapmaz, vs.
Ornegin Turkiyede 50 kisinin arada gidip geldigi bir caminin imami devletten maas alamasa vaziyeti ne olur?
Bu adamin durumuda bu.
***
40 senedir papazlik yap ama hala metelige kursun at!
Ne yapsam? Ne yapsam???
Hah buldum... Kuran yakarim.
Oyle ya kutsal kitap yakmak yasak degil.
Ve...
Kuran yakmak acayip tepki ceker...
11 Eylul de duygu somurusu icin mukemmel bir gun...
Muazzam bir kargasa cikar ve kilise dolup tasar.
...fikir bu.
Oylede oldu.
Ama kotu bir isadaminin yapacagi gibi onemli birseyi pek iyi hesabedemedi. Musluman ulkelerden gelecek "resmi" tepkileri bir kenara birakin, Irak ve Afganistanda ABD askerleri sokaklarda dolasiyor. Ama bu olaydan sonra en guvenli denilen sokaklarda dahi dolasamaz olacak, belkide duzinelerle Amerikan askerinin evine tabut icinde donmesi demek olacak.
Amerikan halki zaten prensip olarak kutsal kitaplarin yakilmasi gibi bir olaya iyi gozle bakmaz... ustelik hukumet askerlerin riske girmesini goze alamaz.
Fakat papaz cok kararli gorunuyordu.
Niye vazgecti?
Sozde NY daki cami yerinin degistirilmesi icin kendisine soz verildi.
Yalan.
Devlet, muhtemelen o papaza "getir su defterlerini bi inceleyelim" gibi birsey demistir.
Ve bu "inceleme" diger incelemeler zincirinde sadece baslangic olurdu.
Sonra.
Sonra yasamini yitiren her askerin cenaze toreni o kilisenin onunde yapilabilirdi.
***
Velhasili.
Din ekmek parasi kazanmak icin binlerce yildir varligini surduruyor.
Becerikli eller, zihinler bu ticaretten tarih boyunca epeycede kiyak yasamistir.
Fakat Papaz Terry amcaniz bu isi yuzune gozune bulastirmis gibi gorunuyor.
...simdilik.
Yorumlar icin ... tıklayın 14.9.10
2010-08-04
Demokratik Özerklik
Yorumlar icin ... tıklayın 4.8.10
2010-07-24
Anayasa Kavgasının Kısa Analizi
Anayasa değişiklikleri olmalı mı olmamalı mı tartışmaları haftalardır gündemde ve 12 Eylul 2010 Referandumuna yaklastikca her iki taraf da bu konuda giderek keskin saflar oluşturuyor.
Bir futbol takımına olan kör bağlılıkta olduğu gibi tarafını seçenler olduğu gibi Anayasa gibi çok önemli bir konunun çocuk oyuncağı olmadığı düşüncesi ile şüpheci tavırla tarafını seçenlerin olduğuda azımsanamıyacak kadar büyük.
Buna karşılık soru sorup cevaplarını arayarak tarafını seçenlerin sayısının epey az olduğu aşikar.
Örneğin o sorulardan birisi: Bundan önce defalarca Anayasa değişikliği yapıldı ve büyük sorun olmadı, bu sefer yapılması niye bu kadar büyük sorun oluyor?
İki kısa cümleyle cevap vermek gerekirse bunun cevabı şu olur...
Daha evvelki değişikliklerde :
Mevcut Rejim yürütülürken ortaya çıkan tıkanıklılar değiştirilmeye çalışılıyordu.
Oysa şimdi :
Rejim yürütülürken ortaya çıkan tıkanıklıların çözümüne kimin karar vereceği tartışılıyor.
Bir başka deyişle, rejimin ta kendisinin direksiyonunun 86 seneden sonra el değiştirme ihtimali var…
Işte kıyamet bundan kopuyor, ve bu; halihazırda ülkeyi yönetirken kimseye hesap vermeyen atanmışların kabusudur.
Yorumlar icin ... tıklayın 24.7.10
1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu
Ben ilk meclisteki Kurt milletvekillerinden biri olsaydim ve Erzurum Kongresinde bana verilen sozler, Kongre sonucunda yayinlanan kararlar ve bu Anayasadan sonra soyle derdim:
Kurtler bu yeni kurulacak devlette asli ortak.
Mustafa Kemal ulkenin bati tarafindaki isgalcilerle ugrasirken biz de Kurt Vilayetlerini isgalden kurtaririz.
Nasil olsa her ozerk vilayet "Evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafia ve Muavenet-i İçtimaiye" yani Vakiflar, Din isleri, Egitim, Saglik, Ekonomi, Ziraat, Bayindirlik ve Sosyal Hizmetler konularini kendileri aralarindan sectikleri temsilciler eliyle yapacaklar.
Boyle bir vizyona hepimizin cani feda olsun, haydi isbasina.
...derdim.
***
Fakat;
Memleketin dogusu ve batisindaki isgalcileri temizledikten sonra ve Cumhuriyet ilanindan sonra butun bunlar YOK SAYILDI ve 1924 de yapilan bir Anayasaya ne Kurtler dahil edildi, nede Kurtlere verilen sozler.
...Ve isyanlar basladi.
Hala da devam ediyor.
-----------------------------------------------------
1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
20.1.1337 ( 1921 )
( 3. Tertip Düstur, Cilt: 1, s. 196 )
Ceridei Resmiye, 1-7 Şubat 1337
Kanun No:85
Madde 1- Hakimiyet bilâ kayd ü şart milletindir. İdare usûlü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir.
Madde 2- İcra kudreti ve teşri salâhiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder.
Madde 3- Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükûmeti “Büyük Millet Meclisi Hükûmeti” unvanını taşır.
Madde 4- Büyük Millet Meclisi vilayetler halkınca müntehap âzadan mürekkeptir.
Madde 5- Büyük Millet Meclisinin intihabı iki senede bir kere icra olunur. İntihap olunan âzanın âzalık müddeti iki seneden ibaret olup fakat tekrar intihap olunmak caizdir. Sabık Heyet lâhik heyetin içtimaına kadar vazifeye devam eder. Yeni intihabat icrasına imkân görülmediği takdirde içtima devresinin yalnız bir sene temdidi caizdir. Büyük Millet Meclisi âzasının her biri kendini intihap eden vilayetin ayrıca vekili olmayıp umum milletin vekilidir.
Madde 6- Büyük Millet Meclisinin heyet-i umumiyesi teşrinisani iptidasında davetsiz içtima eder.
Madde 7- Ahkâmı şer’iyenin tenfizi, umum kavaninin vazı, tadili, feshi, ve muahede ve sulh akti ve vatan müdafaası ilânı gibi hukuk-ı esasiye Büyük Millet Meclisine aittir. Kavanin ve nizamat tanziminde muamelat-ı nasa erfak ve ihtiyacat-ı zamana evfak ahkâmı fıkhiye ve hukukiye ile adap ve muamelat esas ittihaz kılınır. Heyet-i Vekilinin vazife ve mesuliyeti kanunu mahsus ile tayin edilir.
Madde 8- Büyük Millet Meclisi, hükûmetinin inkısam eylediği devairi kanun-ı mahsus mucibince intihap kerdesi olan vekiller vasıtası ile idare eder. Meclis icrai hususat için vekillere veçhe tayin ve ledelhace bunları tebdil eyler.
Madde 9- Büyük Millet Meclisi Heyet-i Umumîyesi tarafından intihap olunan reis bir intihap devresi zarfında Büyük Millet Meclisi Reisidir. Bu sıfatla Meclis namına imza vazına ve Heyet-i Vekile mukarreatını tasdika salâhiyettardır. İcra Vekilleri heyeti içlerinden birini kendilerine reis intihap ederler. Ancak Büyük Millet Meclisi Reisi vekiller heyetinin de reis-i tabiisidir.
İdare
Madde 10- Türkiye coğrafi vaziyet ve iktisadi münasebet noktai nazarından vilayetlere, vilayetler kazalara münkasem olup kazalar da nahiyelerden terekküp eder.
Vilâyat
Madde 11- Vilâyet mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. Harici ve dahili siyaset, şer’i adlî ve askeri umur, beynelmilel iktisadî münasebat ve hükûmetin umumi tekâlifi ile menafii birden ziyade vilâyata şâmil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisince vaz edilecek kavanin mucibince Evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafia ve Muavenet-i İçtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi vilâyet şûralarının salâhiyeti dahilindedir.
Madde 12- Vilâyet Şûraları vilâyetler halkınca müntehap âzadan mürekkeptir. Vilâyet Şûralarının içtima devresi iki senedir. İçtima müddeti senede iki aydır.
Madde 13- Vilâyet Şûrası, âzası meyanında icra amiri olacak bir reis ile muhtelif şuabatı idareye memur azadan teşekkül etmek üzere bir idare heyeti intihab eder, İcra salâhiyeti daimi olan bu heyete aittir.
Madde 14- Vilâyette Büyük Milet Meclisinin vekili ve mümessili olmak üzere vali bulunur. Vali, Büyük Millet Meclisi hükûmeti tarafından tayin olunup vazifesi devletin umumi ve müşterek vazaifini rüyet etmektir. Vali yalnız devletin umumi vazaifile mahalli vazaif arasında tearuz vukuunda müdahale eder.
Kaza
Madde 15- Kaza yalnız idari ve inzibati cüzü olup manevi şahsiyeti haiz değildir. İdaresi Büyük Millet Meclisi hûkümeti tarafından mansup ve valinin emri altında bir kaymakama mevdudur.
Nahiye
Madde 16- Nahiye hususi hayatında muhtariyeti haiz bir manevi şahsiyettir.
Madde 17- Nahiyenin bir şûrası, bir idare heyeti ve bir de müdürü vardır.
Madde 18- Nahiye şûrası, nahiye halkınca doğrudan doğruya müntehap âzadan terekküp eder.
Madde 19- İdare heyeti ve nahiye müdürü, nahiye şûrası tarafından intihap olunur.
Madde 20- Nahiye şûrası ve idare heyeti kazai, iktisadi ve mali salâhiyeti haiz olup bunların derecatı kavanini mahsusa ile tayin olunur.
Madde 21- Nahiye bir veya birkaç köyden mürekkep olduğu gibi bir kasaba da bir nahiyedir.
Umumi Müfettişlik
Madde 22- Vilâyetler iktisadi ve içtimaî münasebetleri itibariyle birleştirilerek umumi müfettişlik kıtaları vücuda getirilir.
Madde 23- Umumi müfettişlik mıntakalarının umumi surette asayişinin temini ve umum devair muamelatının teftişi, umumi müfettişlik mıntakasındaki vilâyetlerin müşterek işlerinde ahengin tanzimi vazifesi Umumi müfettişlere mevdudur. Umumi müfettişler Devletin umumi vazaifile mahalli idarelere ait vazaif ve mukarreratı daimi surette murakebe ederler.
Madde-i Münferide
İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren meri olur. Ancak elyevm münakit Büyük Millet Meclisi 5 Eylül 1336 tarihli nisabı müzakere kanununun birinci maddesinde gösterildiği üzere gayesinin husulüne kadar müstemirren müçtemi bulunacağı cihetle işbu Teşkilatı Esasiye Kanunundaki 4 üncü, 5 inci, 6 ncı maddeler gayenin husulüne elyevm mevcut Büyük Millet Meclisi adedi mürettebinin sülüsanı ekseriyetle karar verildiği takdirde ancak yeni intihabdan itibaren meriyül icra olacaktır.
Kaynak:
Sened-i İttifak’tan günümüze
TÜRK ANAYASA METİNLERİ
Prof.Dr.Suna Kili & Prof.Dr.A.Şeref Gözübüyük
Yenilenmiş 3.baskı-eylül 2006-Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa 105-108
Yorumlar icin ... tıklayın 24.7.10