Olur iste.
Turkiye siyaseti 1908 de darbecilerin vesayetine girdiginden buyana bir turlu olgunlasamadi ve kafasina gore hukuk, nabza gore politika, dayisina gore zenginligin yasandigi ulke oldu. Itiraz etmek yada hesap sormak yerine sloganlar atan cocuk ruhlu toplum oluverdik.
Star Gazetesinden Eser Karakas konuyu bir olcude gozler onune sermis...
-------------------------------------
1908-2008: İttihatçılardan Ergenekoncular’a
İçinde bulunduğumuz 2008 senesi Türkiye ve Osmanlı tarihinin çok önemli bir kilometre taşı olan 1908’in yani İkinci Meşrutiyetin yüzüncü yılı.
2008 senesi içinde umarım 1908 meselesi ülkemizde yüzüncü yıl vesilesiyle tüm boyutlarıyla tartışılır; bu tartışmanın öneminin ağırlıklı olarak bir hatırlama tartışmasından çok günümüz Türkiye’sini anlamaya yarayacak bir tartışma ortamı olacağı kanısındayım.
1908 aynı zamanda İttihat ve Terakki hareketinin de Osmanlı coğrafyasında egemenliğinin resmileştiği bir tarih.
İttihat ve Terakki iktidara geliyor, darbeler gerçekleştiriyor, Osmanlı’yı Birinci Dünya Savaşı’na sokuyor, arkadan İmparatorluk dağılıyor ve Türkiye Cumhuriyeti kuruluyor.
İttihat ve Terakki kadroları ve zihniyeti Cumhuriyet döneminde de egemenliklerini kısmen de olsa sürdürüyorlar ve hatta bu zihniyet belirli biçimlerde, belirli merkezlerde bugüne dek geliyor.
Ergenekon çetesi toplumun gündemine geldiğinde İttihat ve Terakki’den yeniden söz ediliyor oluşu boşuna değil belki de.
***
İttihat ve Terakki liderlerinin, Cumhuriyet döneminde bu ideolojiyi devam ettirenlerin tarihsel kimlik ve kişilikleriyle bir meselemizin olmadığı ortada ancak bu durum yine de bazı somut tarihsel gerçekleri görmemek anlamına gelmemeli.
Bugünden tam yüz sene önce 1908’de İttihat ve Terakki Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderini eline aldğında Osmanlı coğrafyasını, haritasını hatırlamakta büyük fayda var.
1908 senesinde bir Osmanlı Avrupa’sı var ve bu coğrafyada Selanik, Kosova, Manastır, İşkodra, Yanya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Ege adaları, Girit, Kıbrıs Osmanlı vilayetleri ya da sancakları.
1908 senesinde bir de Osmanlı Asyası mevcut ve bu coğrafyaya tüm Anadolu’ya ilaveten Halep, Beyrut ve tüm Lübnan, Kudüs,Şam ve tüm Suriye, Musul, Bağdat, Basra, Hicaz ve Yemen dahil ve bu merkezler Osmanlı vilayeti ya da sancağı.
1908’de ayrıca bir de Osmanlı Afrikası var ve bu coğrafyaya da Mısır (hidivlik), Bingazi, Trablusgarp ve Tunus sancakları ve vilayetleri dahil.
1908’de yani günümüzden tam yüz sene önce tüm Balkanlar, Ege, Anadolu, Ortadoğu’nun yaklaşık tümü ve Kuzey Afrika’nın tüm doğusu Osmanlı toprağı.
Arkasından İttihat ve Terakki maceracılığı geliyor, İmparatorluk dağılıyor ve Türkiye Cumhuriyeti Anadolu’da ve Doğu Trakya’da kuruluyor.
Yukarıda sınırlarını belirtmeye çalıştığım coğrafya Kanuni dönemi coğrafyası değil, günümüzden sadece yüz sene önceki 1908 coğrafyası, Osmanlı toprakları.
***
Bugün İttihatçı zihniyet ve alışkanlıklarına sahip çıkmaya çalışan, silah ve Kutsal Kitap üzerine yemin eden, ettiren Ergenekoncuların büyük dedelerinin zihniyeti ve eylemleri bu coğrafyada büyük bir felakete, İmparatorluğun tümüyle kaybına ve küçülmeye neden olmuştu.
Bizlerin bugün korkusu ise Enver’lerin, Talat’ların, üstelik çok ama çok kötü kopyalarının, aynı zihniyet ve eylem anlayışını bayrak yaparak 21. yüzyılda başımıza büyük belalar getirmeleri.
Birilerinin güçlü devlet sevdası, özlemi varsa bilsinler ki bunu gerçekleştirmenin 21. yüzyılda yegane yolu AB tam üyeliğinden geçiyor.
Eser KARAKAS - Star
01.02.2008 http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=140613
2008 senesi içinde umarım 1908 meselesi ülkemizde yüzüncü yıl vesilesiyle tüm boyutlarıyla tartışılır; bu tartışmanın öneminin ağırlıklı olarak bir hatırlama tartışmasından çok günümüz Türkiye’sini anlamaya yarayacak bir tartışma ortamı olacağı kanısındayım.
1908 aynı zamanda İttihat ve Terakki hareketinin de Osmanlı coğrafyasında egemenliğinin resmileştiği bir tarih.
İttihat ve Terakki iktidara geliyor, darbeler gerçekleştiriyor, Osmanlı’yı Birinci Dünya Savaşı’na sokuyor, arkadan İmparatorluk dağılıyor ve Türkiye Cumhuriyeti kuruluyor.
İttihat ve Terakki kadroları ve zihniyeti Cumhuriyet döneminde de egemenliklerini kısmen de olsa sürdürüyorlar ve hatta bu zihniyet belirli biçimlerde, belirli merkezlerde bugüne dek geliyor.
Ergenekon çetesi toplumun gündemine geldiğinde İttihat ve Terakki’den yeniden söz ediliyor oluşu boşuna değil belki de.
***
İttihat ve Terakki liderlerinin, Cumhuriyet döneminde bu ideolojiyi devam ettirenlerin tarihsel kimlik ve kişilikleriyle bir meselemizin olmadığı ortada ancak bu durum yine de bazı somut tarihsel gerçekleri görmemek anlamına gelmemeli.
Bugünden tam yüz sene önce 1908’de İttihat ve Terakki Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderini eline aldğında Osmanlı coğrafyasını, haritasını hatırlamakta büyük fayda var.
1908 senesinde bir Osmanlı Avrupa’sı var ve bu coğrafyada Selanik, Kosova, Manastır, İşkodra, Yanya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Ege adaları, Girit, Kıbrıs Osmanlı vilayetleri ya da sancakları.
1908 senesinde bir de Osmanlı Asyası mevcut ve bu coğrafyaya tüm Anadolu’ya ilaveten Halep, Beyrut ve tüm Lübnan, Kudüs,Şam ve tüm Suriye, Musul, Bağdat, Basra, Hicaz ve Yemen dahil ve bu merkezler Osmanlı vilayeti ya da sancağı.
1908’de ayrıca bir de Osmanlı Afrikası var ve bu coğrafyaya da Mısır (hidivlik), Bingazi, Trablusgarp ve Tunus sancakları ve vilayetleri dahil.
1908’de yani günümüzden tam yüz sene önce tüm Balkanlar, Ege, Anadolu, Ortadoğu’nun yaklaşık tümü ve Kuzey Afrika’nın tüm doğusu Osmanlı toprağı.
Arkasından İttihat ve Terakki maceracılığı geliyor, İmparatorluk dağılıyor ve Türkiye Cumhuriyeti Anadolu’da ve Doğu Trakya’da kuruluyor.
Yukarıda sınırlarını belirtmeye çalıştığım coğrafya Kanuni dönemi coğrafyası değil, günümüzden sadece yüz sene önceki 1908 coğrafyası, Osmanlı toprakları.
***
Bugün İttihatçı zihniyet ve alışkanlıklarına sahip çıkmaya çalışan, silah ve Kutsal Kitap üzerine yemin eden, ettiren Ergenekoncuların büyük dedelerinin zihniyeti ve eylemleri bu coğrafyada büyük bir felakete, İmparatorluğun tümüyle kaybına ve küçülmeye neden olmuştu.
Bizlerin bugün korkusu ise Enver’lerin, Talat’ların, üstelik çok ama çok kötü kopyalarının, aynı zihniyet ve eylem anlayışını bayrak yaparak 21. yüzyılda başımıza büyük belalar getirmeleri.
Birilerinin güçlü devlet sevdası, özlemi varsa bilsinler ki bunu gerçekleştirmenin 21. yüzyılda yegane yolu AB tam üyeliğinden geçiyor.
Eser KARAKAS - Star
01.02.2008 http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=140613
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder